Paris Yolunda Türkiye

İklim değişikliği etkilerinin her geçen gün artırması, yaşamı tehdit eden boyutlara ulaşması ülke politikalarında, kalkınma stratejilerinde ve tüketim davranışlarında değişime neden oldu.

12190947_758538747583772_5616711380895266416_n

1992 yılında Rio de Janeiro’da gerçekleştirilen Rio Konferansının sonuçlarından biri olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sonrasında küresel olarak kapsayıcı bir yapı olarak tasarlanan 1997 yılında imzalanan ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü dönemi başlamıştır.

Türkiye bu süreçte Kyoto Protokolüne taraf olan fakat 2020 yılına kadar herhangi bir azaltım hedefi bulunmayan ülke pozisyonunda kalmayı tercih etmiştir. Kyoto Protokolüne taraf olan ülkeler birçok konuda anlaşmazlık yaşarken, bahse konu Protokolün işlerliği ile ilgili tartışmalar başlamış, tepeden inme bir mücadele kabul görmemiştir.

2013 yılında Varşova’da gerçekleştirilen 19. Taraflar Konferansında (COP19) yapılan düzenleme ile ülkelerin sosyo-ekonomik yapısına uygun olarak belirleyecekleri katkıları sunması konusunda uzlaşma sağlanmıştır. Müzakerelerde “taahhüt” yerine “katkı” ifadesinin geçmesi yeni iklim anlaşmasının daha esnek koşullara sahip olacağının ilk işaretlerini vermiştir. Bu yenilik ile birlikte yeni iklim anlaşmasının, küresel iklim rejimine yönelik olumlu bir etki yaratacağı düşünülmektedir.

Aralık ayında Paris’te gerçekleştirilecek olan 21. Taraflar Konferansında (COP21) imzalanması planlanan yeni iklim anlaşmasında tüm ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele kapsamında katkılarını sunmaları beklenmektir. 1 Kasım 2015 tarihi itibariyle küresel salımların yaklaşık %92’sinden sorumlu olan 156 ülke salım azaltım senaryolarını ve verilen hedeflere ulaşmak için var olan/planlanan azaltım alanlarını Birleşmiş Milletler İklim Değişikliğiyle Mücadele Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına(UNFCCC) sunmuşlardır.

Türkiye sera gazı salımlarını 2030 yılı itibari ile referans senaryoya kıyasla %21 azaltma hedefini 30 Eylül 2015 tarihinde UNFCCC Sekretaryasına iletti. Bahse konu katkı BAU (business as usual) senaryoya göre 2030 yılı itibari ile (LULUCF dahil-LULUCF: land use, land use change and forestry , orman alanlarındaki değişimden dolayı oluşan ve/veya yutulan emisyonlar ) 929 MtCO2e olarak belirtilmiştir. Türkiye’nin INDC (Intended Nationally Determined Contributions, Niyet Edilen Ulusal Katkılar) belgesinde başta enerji olmak üzere, sanayi, tarım, arazi kullanımı, ormancılık sektörlerinde iyileştirme alanlarının yaratılacağı ve tarihsel sorumluluğunun küresel salımlara oranla çok düşük olduğuna değinilmektedir. Ayrıca iklim değişikliği ile mücadelede finansal mekanizmaların ve teknoloji geliştirme araçlarının etkin bir şekilde kullanılmasının önemine vurgu yapılmıştır.

COP 21’e sayılı günler kala iklim gündemini şekillendiren en önemli başlıklardan biri olan yeni iklim anlaşması sürecinde, Türkiye’nin sorumluluğu, G20 dönem başkanı olması sebebiyle daha çok artıyor. Paris’e giden yolda son ve en önemli durak olan G20 zirvesinde alınan karaların, çıkan güçlü mesajların Paris’teki yankısı etkili olacaktır. Paris sonrası süreçte de GÖNDER olarak konuyu takip ediyor olacağız.

COP20 ile ilgili yazı için http://www.gonder.org.tr/?p=1519

 

One Response to Paris Yolunda Türkiye

Geleceğe GÖNDERiler

Geleceğin, kişilerin hayalleriyle ve yaptıklarıyla şekilleneceğinin farkındayız. Herhangi bir şeyi daha iyiye götüreceğine inandığınız bir düşünceniz mi var? Herhangi bir konuda yeni bir fikriniz mi var? “Buldum” dediğiniz bir şey mi icat ettiniz? Heyecanınızı yürekten paylaşıyoruz. “Geleceğe GÖNDERi”lerinizi bizimle paylaşın, destek olalım! Lütfen görüş ve önerilerinizi gonder.carfu@gmail.com eposta adresi ile bizimle paylaşın. Köşe Yazıları bölümünde yazı […]