Akasya!

Türkiye, Ordu İli, Kabataş İlçesi Belen Mahallesi doğumluyum. Doğduğumda köydü ve adı Belenköy idi. Biz Aşağı Mahalle (kendi deyişimizle Aaşşaköy veya Çavuşçey) derdik. Kuzköy (Gusköy) ile Direkli (Tazvara) arasındaki mahalle.

Evimizin etrafı çeşitli ağaçlarla, hemen bitişiği ise ormanlarla kaplı idi.

İlk bildiğim ağaçları, hemen evin önündeki karaağaç (Ulmus glabra), yine evin önündeki üzüm sarılı pelit (muhtemelen Sapsız meşeQuercus petraea), meyve ağaçları olarak erik (garadamasgan), ayva (çiçeklerini ne keyifle yerdik), armut, elma, fındık diye sıralayabilirim.

Bizim kısaca avu dediğimiz mor ve sarı orman güllerini, kiraz verecek diye ormandan söküp evin yanına diktiğimiz keçi söğüdünü, kestane, gürgen (kayın), yeyhin (kızılağaç), yabani ıhlamuru unutmam mümkün değil tabi ki.

Akasya da ilk tanıdığım ağaçlardan birisi. Evimizin önünden yukarı amcamın evine çıkarken üç-dört tane akasya olduğunu hatırlıyorum. Çiçekleri harika idi. Evden “Deraza” doğru giderken “Evinardı” dediğimiz fındık bahçesinde de vardı.

Biz diken veya akasya derdik. İnekler (sığır) akasya yaprağını çok severdi, çiçeklerinde sürekli arı olurdu.

Bizim genelde üç-dört tane ineğimiz olurdu. Ailenin erkek fertlerinin en kutsal ve öncelikli görevlerinden birisi sabah inekleri evden alıp, Deraz (muhtemelen dere ağzı kelimelerinin kısaltılmışı ve kolay söylenişi) yolundan Keller Dağına götürmek, öğleden sonra Cilime inmek, akşama da eve dönmek idi.

İnekler akasya yaprağını çok severdi ama dikenleri yüzünden yaprakları çiğnemekte zorlanırlardı. Ben de önce akasya ağaçlarına tırmanıp dallarını budar veya genç fertleri uygun yerinden yere yaklaştırırdım. Ardından dallardaki yaprakları tek tek derleyip on beş yirmi tanesini birleştirip demet yaparak sırayla ineklere verirdim. Nasıl keyifle yerlerdi, hepsi sıraya girerdi.

Akasya genelde güneş alan yerlerde olurdu ama küzey bakılarda ve gölgeleri yerlerde de gürgen, ıhlamur, meşe ve diğer türlerle birlikte bulunduğunu hatırlıyorum. İnsanların en iyi hatırladığı şeylerden birinin “koku duygusu” olduğunu biliyorum. Benim de, bir çok kıymetli dostum gibi, “akasya” denildiğinde aklıma gelen ilk duyguladan birisi muhteşem kokusu.

Üniversite için Orman Fakültesine başlayana kadar böyle devam etti hem bilgim, hem de ilişkimiz.

Orman Fakültesinde botanik dersleri almaya başladığımızda ağaçların isimlerinin başka başka olduklarını öğrendik. Bizim gürgen dediğimize kayın, pelite meşe, meşeye gürgen, yeyhine kızılağaç, avuya orman gülü deniliyordu bilimsel alemde.

Ama beni en çok şaşırtan bizim diken veya akasya şeklinde isimlendirdiğimiz ağaca “yalancı akasya- Robinia pseudoacacia” denmesi oldu. Bir ağaç nasıl yalancı olur ki! Aynı şaşkınlığı yaygın olarak bulunan ağaç türlerine “adi” dendiğini öğrendiğimde de yaşadım. Tuhaf! Niye yaygın ismini kullanmadılar hala anlamış değilim.

Bir de yabancı-yayılıcı (invasive) bir tür olduğunu öğrendik ki o daha da şaşırtıcı oldu. Ben bildim bileli köyümüzde vardı bu ağaç, varlığından da gayet memnunduk.

Bu yeni bilgiler akasyaya bakışımı değiştirmedi tabi ki! Sevmeye devam ettim.

Yıllar geçti, orman teşkilatında çalışmaya başladım 1992 yılında. Kastamonu ve Giresun’da Orman İşletme Şefi olarak görev yapıyorken veya Ankara’da Orman Genel Müdürlüğü APK Dairesinde iken pek bir irtibatım olmadı akasya ile.

2003 yılında Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünde çalışmaya başladığımda biraz daha yakından irtibatlandım. Burada iki önemli hususu öğrendim. Birincisi akasyalar özellikle kurak bölge ağaçlandırmaları ve toprağın iyileştirilmesi için son derece faydalı idi. Havadaki azotu toprağa bağlar ve toprak şartlarını iyileştirirdi.

Arıcılık için de faydalı olduğunu tekraren duydum ama çok da ilgilenme şansım olmadı. Ta ki 2007 yılında Orman Genel Müdür Yardımcısı olarak atanıp “bal üretim ormanlarıbal ormanları-arıcılık” konularına yoğunlaşıncaya kadar.

Bu esnada Macaristan’ ın akasya ağaçlandırmalarını, bal üretimini, farklı zamanlarda çiçek açan akasya ağaçlarını bir efsane olarak sık sık duydum. Ülkemizde tanıyan her vatandaşın kendisi ile gurur duyduğu bilim ve siyaset adama rahmetli Adnan Kahveci’ nin “Macaristan Akasyası ve Akasya Balı” mücadelesini dinledim.

Bu bilgi Macaristan’a ilgimi de tetikledi.

Macaristan’a ilk defa 2010 yılında gittim. Ama pek araziye çıkamadım. 2018 yılında Forest Europe tarafından Budapeşte’de düzenlenen “Tarımsal Ormancılık Çalıştayı“na katıldım. Bu vesile ile akasya ağaçlandırmalarını yerinde görme fırsatı buldum. 2020 yılında ise Avrupa Ormancılar Konseyi toplantısına katılmak üzere bir kez daha gittim.

Bu ziyaretler ciddi bir birikime vesile oldu haliyle.

2-6 Mayıs 2022 tarihlerinde Dünya Ormancılık Kongresine katılmak üzere Kore’ye gitmiştik.

Burada açılan Fuarda Macaristan’ lı Silvanus Forestry firmasının standını ziyaret ettim. Firmanın Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Márton Németh ile tanıştım, irtibatta kalmaya karar verdik.

Marton’ un 11 Mayıs 2022 tarihli epostası üzerine görüşmelerimiz başladı. Mail ekinde aşağıdaki belgeler yer alıyordu.

Ayrıca Marton’ un dilinden güzel bir sunum da vardı. https://drive.google.com/file/d/1YTMQ1rX-kNldBw7Qv5hdGYcMNxFPMUYH/view?usp=sharing

Bu minvalde yazışmalara başladık. 19 Temmuz, 25 ve 26 Ağustos tarihli mailler ile birikimlerimizi paylaştık. Nihayetinde 30 Kasım 2022 tarihinde Google Meet üzerinden bir toplantı yaptık.

Bu toplantıya Zıraat Yük. Mühendisi İncilay Toker, www.tokeryatirim.com ve https://instagram.com/tokeryatirim?igshid=YmMyMTA2M2Y=  Ercan Kaptanoğlu https://www.facebook.com/ercan.kaptanoglu da katıldı. 

Bu görüşmeleri takiben akasya üzerinde biraz daha çalıştım, 26 Aralık 2022 itibariyle hala çalışıyorum.

Rahmetli Adnan Kahveci’ nin “akasya balı” girişiminin anlatıldığı bir yazıya ulaştım. https://www.bolugundem.com/haber/11958115/merhum-adnan-kahveci-ve-akasya-bali-meraki

Bu konudaki bir videoyu izledim. https://www.facebook.com/watch/?v=261688475436776

Ülkemiz özel ağaçlandırma mevzuatını gözden geçirdim. http://www.gonder.org.tr/?p=11475

Neticede aşağıdaki görüşlerim oluşmaya başladı.

1- Halk diliyle akasya veya diken ağacı bilimsel adı ile yalancı akasya- Robinia pseudoacacia ülkemizdeki özel ağaçlandırma-endüstriyel plantasyon çalışmalarında öncelik verilecek türlerden birisi olabilir.

2- Bu tür ile yapılan ağaçlandırmaların bir çok faydası olacağı açık. Bunları beş ana başlık altında sıralamamız mümkün görünüyor.

a)Ekolojik
i. Kurak alanlara uygun, su talebi az
ii. Zayıf topraklara dayanıklı
iii. Ekstrem sıcaklık, soğuk ve dona dayanıklı
iv. Potansiyel saha çok

b)Ekonomik
i. Agroforestry/tarımsal ormancılık için uygun
ii. Arıcılık ve hayvancılık için faydalı
iii. Kerestesi değerli ve hızlı büyüyor

c)Sosyolojik
i. Bilinen bir tür, kültürel hayatımıza girmiş, şarkı ve türkülere konu olmuş
ii. Lavanta bahçeleri gibi akasya bahçeleri ziyaretleri yaygınlaşabilir
iii. İlgili taraflarda ciddi talep var
iv. Doğal ormanlardan üretim yapılması zorlaşıyor

d)Ulusal Politikalar
i. Kalkınma Planları ve ormancılık mevzuatı ile uyumlu
ii. İklim mevzuatı ile uyumlu
iii. Türkiye özel ağaçlandırma mevzuatına uyumlu

e) Uluslararası
i. 2030 Kalkınma Hedefleri/Küresel Orman Hedefleri/RİO Sözleşmeleri
ii. AB Green Deal/AB Orman Sözleşmesi/AB Emisyon Ticareti
iii. Karbon Kredisi/ESG Fonları/Orman Ürünleri Sertifikasyonu
iv. FAO-Dünya Bankası vb. kurumlarla işbirliği imkânı
v. Benzer bölgelere ve ülkelere ürün, hizmet ve teknoloji ihracatı

2 Responses to Akasya!

Geleceğe GÖNDERiler

Geleceğin, kişilerin hayalleriyle ve yaptıklarıyla şekilleneceğinin farkındayız. Herhangi bir şeyi daha iyiye götüreceğine inandığınız bir düşünceniz mi var? Herhangi bir konuda yeni bir fikriniz mi var? “Buldum” dediğiniz bir şey mi icat ettiniz? Heyecanınızı yürekten paylaşıyoruz. “Geleceğe GÖNDERi”lerinizi bizimle paylaşın, destek olalım! Lütfen görüş ve önerilerinizi gonder.carfu@gmail.com eposta adresi ile bizimle paylaşın. Köşe Yazıları bölümünde yazı […]