Ülke Raporları-Makao-Hong Kong

25-27  Ocak 2010 tarihlerinde, “Uluslararası e-Ticaret, e-Yönetim, e-Toplum, e-Eğitim ve e-Teknoloji Konferansı”  http://e-case.org/2010/ na katılmak üzere Çin’ in özerk bölgelerinden birisi olan Makao‘ ya (Macao Special Administrative Region of the People’s Republic of China) gittim.

 

Makao daha önceden Portekiz Devletine aitmiş, 1999 yılında özel statü ile Çin’e geçmiş. Hong Kong’ un hemen yakınında. 650.000 civarında nüfusu ile dünyanın birim alana düşen en fazla nüfus yoğunluğuna sahip yeri olarak geçiyor. Oldukça gelişmiş bir yer.

Buraya ulaşmak için önce İstanbul üzerinden THY ile Hong Kong’a geçtik. Oradan feribotla Makao’ ya vardık. Hong Kong’ tan Makao’ ya geçerken yeni bir pasaport kontrolü yapıldığını hatırlıyorum.

Bir saatlik bir yoldu. İnsanların küçük boylu olması çok dikkatimi çekti. Konferans Grand Lisbao Otelinde yapıldı. Şehri dolaştık arkadaşlarımızla birlikte. Güvenli hoş bir mekan.

Bir Çin lokantasında yediğimiz acılı bir sos beni tepeden tırnağa titretmişti. Genelde acıyı severim ama Çin acısı dendiğinde dikkatli olmak lazımmış demek ki.

Burada bir ormancı olarak şehre hakim bir tepeye çıkıp  (Pine Tree Hill (Guia Hill) etrafı seyretmeden yapamadım haliyle.

 

 

Burada iken bir günlüğüne Hong Kong‘a gidip geldik. Oradan bitkisel ilaçlar istemişti sevgili meslektaşım Benan Turan çok sevdiği eşi için. Hey gidi dünya.

Hong Kong’ u The Peak denen tepeden izlemiştik.  Sonra teneke evleri gördük, balıkçıları izledik.

Metroda tertemiz ve oldukça geniş, her taraflı çiçeklerle bezenmiş tuvaletler hatırımda kaldı. Kamuya açık alanlar genelde kirli olur, ama burası tertemizdi.

Bir mücevher işleme dükkanını gezdik. Pek adetim olmadığı halde 120 Dolara bir hediye aldım.

Bu oranın meşhur hayat  ağacı imiş. Muhtemelen fiyatı farklı farklıdır ama benim çok hoşuma gitmişti.

Dönüş için beklerken bir grup lise öğrencisi kendi aralarında oynuyorlardı. Bir tanesi kenara çekilmiş, bir ağacın gölgesine sığınmış adeta, dallarına yaslanmış, sinesine teslim oluş, elinde telefon.

Bir resmini çekebilir miyim dedim, önce şaşırdı sonra tabi buyur dedi. Sonra kaybettim o resmi! Yanarım hala.