Fotoğrafçının tatlı çilesi! Nergiz Belen- Arkeolog

Fotoğrafçılık tarihi için küçük ama benim tarihim için büyük bir adım olan bu yazıda fotoğrafçılık tarihi hakkında birkaç bilgi ve Ilgaz Dağı Milli Parkı ve Çankırı Bozatlı köyüne yapılan gezimiz hakkındaki izlenimlerimi aktaracağım.

n6

İlk kez ışığın nesneleri her yönde yansıttığının farkına varan, yazılarında çok küçük bir delikten geçen ışığın yarattığı ters görüntüden bahseden Çinli düşünür Mo Tzu M.Ö. 5 yüzyılda yine Doğu’da yaşayan bir filozoftur. Yine Doğu sözünü kullandım çünkü Güneş Doğudan Doğar sözü ile belirtildiği gibi medeniyetlerin başlangıç noktası hep Doğu olmuştur. Örneğin ilk kağıt, ilk matbaa, yazının ilk keşfedildiği yer ve daha niceleri gibi ki bu örnekler de çoğaltılabilir. M. Ö. 5 yy’dan günümüzü kadar devam eden ve devam edecek olan fotoğraf tutkusu, fotoğraf sanatının daha iyi yerlere gelmesini sağlayacaktır. 19. yüzyıldan itibaren ‘Fotoğraf sanat mıdır?’ tartışmaları devam ederken üzerine ‘Fotoğraf çekmek çile midir?’ tartışmasının eklenmesinin ilginç olacağını düşünüyorum.

 

 

 

 

re

Fotoğrafın bildiğimiz anlamda ortaya çıkması ve gelişmesi sanayi devrimi döneminde olmuştur. Bu dönemde hızla gelişen teknoloji, fotoğraf makineleri ve fotoğraf çekimi için gerekli gereçlerin gelişimi ile fotoğrafın gelişim sureci başlamış ve bugünlere gelmiştir. Trabzon Vakfı Fotoğrafçılık Kulübü ile yapılan Ilgaz Daği Milli Parkı gezimiz ile daha da gelişmeye devam ettiği/edeceği kanısındayım. Bu gezide uğradığımız Çankırı Bozatlı köyünde karşılaştığımız Anadolu insanının samimiyeti ve misafirperverliği hepimize iyi geldi. Yapılan çekimler güzelliği ise görülmeye değerdi. Hele bir de yediğimiz yemeklerin tadı hala damağımızda. Köyün balı, sütü ve tereyağı ise cabası.  En önemli etken ise yaşadığımız büyük şehrin soğuk ve resmi havasından sonra özlemini duyduğumuz içimizi ısıtan ortamda bir mola, küçük bir soluklanmak içimizi ısıttı.

 

 

ne1Bu yolculuğa farklı bir açıdan bakacak olursak da;  Ankara’da güzel ve yazdan kalma bir Pazar gününü arkada bırakıp soğuğun bağrına gitmek için erkenden kalkıp yollara düşmek, kısa sayılmayacak bir otobüs yolculuğu ardından bütün gün arazide toz, toprak, çamur, güneş, yağmur, kar demeden dolaşarak güzel fotoğraf kareleri yakalamaya çalışmak, gün sonunda yorgun argın eve gidip sabah normal bir şekilde-pazartesi sendromuna hiç girmiyorum- işe gidip rutin hayata devam ederken arada fotoğraflara bakıp, olmamış fotoğraflar için üzülmek ve arkadaşların fotoğraflarına gıpta ile bakmak genel sorunlar olurken, benim yaptığım gibi   2 mm. boyutundaki ve fotoğrafta görülen mantarın fotoğrafı çekmek için yarım saat boyunca karın üstünde oturmanın sonucu çektiğim fotoğraf ki hala içime sinmemesinin ağırlığını yaşamak sayılacak sorunların bazılar.

Yukarıda anlatılanların ardından fotoğraf çekmek çile mi, yoksa her cefaya değer bir çaba mı olduğu konusunda sıkışıp kalıyorum.

Bir yanım: “Durmak yok yola devam, dünyada izler bırak hayata renk kat” derken,

Diğer yanım ise: “Amannnnn boşver çık dolaş gününü gün et bunun için yollara düşmene gerek yok” diyor.

Diğer yanım hemen söze atlıyor:

– “ama olur mu simdi gezmeyeceksin de ne zaman gezeceksin”

Diğer yanım…..

 

Sıkıldığınızı düşünerek bu iç monoloğu daha fazla uzatmıyorum. Hoş söyleyecek dünya kadar söz var çok susturamıyorum kendimi ama yapacak bir şey yok sanırım. Konu ile ilgili uzman görüşüne başvurmaktan başka çaremiz kalmadı gibi düşünüyorum. Uzman görüşü ise; “Fotoğrafçılık gönül işi öncelikle fotoğrafa gönül vermek gerekiyor, bir şeyleri üretmeyi istemek ve bunun için çekilmesi gereken cefaya göz yummak gerekiyor” diyor.

Son söz olarak “Emeksiz yemek olmaz” diyorum kendi kendime bir şeye gönül verdiyseniz sabah da erken kalkacaksınız, yağmurda da ıslanacaksınız vs vs. önemli olan bir şeyi sonuca bağlamak ne olursa olsun. Bunun ispatı ise günün sonunda fotoğraf askına yollara düsen yaşları, meslekleri farklı insanların ortak bir aşk için çıkmış oldukları bu yolculuktan memnun olduklarının her hallerinden memnun olmaları ve soğuktan ellerini zor ısıtırken Hoca’nın “Hadi gidelim” demesine rağmen “Daha çekimlerimiz bitmedi” demeleri sanırım bu tutkuyu gösteren bir işarettir.

 

 

 

 

 

 

Geleceğe GÖNDERiler

Geleceğin, kişilerin hayalleriyle ve yaptıklarıyla şekilleneceğinin farkındayız. Herhangi bir şeyi daha iyiye götüreceğine inandığınız bir düşünceniz mi var? Herhangi bir konuda yeni bir fikriniz mi var? “Buldum” dediğiniz bir şey mi icat ettiniz? Heyecanınızı yürekten paylaşıyoruz. “Geleceğe GÖNDERi”lerinizi bizimle paylaşın, destek olalım! Lütfen görüş ve önerilerinizi gonder.carfu@gmail.com eposta adresi ile bizimle paylaşın. Köşe Yazıları bölümünde yazı […]