Orman Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Bütçesi Konuşma Taslağı

Bütçeler kurumların yıllık bazen de uzun yılları içeren iş ve eylem planlarıdır.

Milletimiz adına Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanır. Bu esnada Milletvekilleri tarafından lehte ve aleyhte konuşmalar olur.

Hükümet veya iktidardaki parti grubu adına yapılan lehte konuşmalar için genelde Bakanlıklardan/Genel Müdürlüklerden destek alınır.

Ben de OGM 2009 yılı bütçesi için aşağıda takdim ettiğim metni hazırlamış, Genel Müdürümüz Osman Kahveci’ nin onayını takiben konuşmayı yapacak Milletvekilimize iletmiştim. Haliyle bu konuşma aynen yapılmadı, Sayın Vekil kendi önceliklerini, grubun önceliklerini ekledi ama teşkilat olarak bizim aklımızdan geçenlerin paylaşılması açısından önemli gördüm.

İsimleri vs. çıkararak yeniden yayınlıyorum.

Takdim

Sayın Başkan,

Sayın Milletvekilleri

Görüşülmekte olan Orman Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında …… Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle sizleri, buradaki misafirlerimizi ve ekranları başında bizleri dinleyen değerli halkımızı saygı ile selamlarım.

Yeryüzünde ormanların varlığı insanlığın varlığından daha eskidir. Uzunca bir süre uyum içinde seyreden insan-orman ilişkisi, son iki yüzyılda orman aleyhine bozulmuş ve ormanlar tahrip edilmeye başlanmıştır.

1980’ li yıllardan sonra ormanın önemi yeniden anlaşılmasına rağmen dünya çapında yıllık 15 milyon hektara yakın orman alanı tahrip edilmekte, tarım ve yerleşim alanları haline getirilmektedir. Ülkemizin sahip olduğu orman alanının 21.2 milyon hektar olduğu dikkate alınırsa bu miktar daha iyi anlaşılacaktır.

Ormanlarımızın günlük hayatımızı ve geleceğimizi etkileyen birçok fonksiyonu vardır. Bunların hepsini tek tek sıralamak yerine bazılarına değinip bu konularda Çevre ve Orman Bakanlığının ve onun bağlı kuruluşu olan Orman Genel Müdürlüğünün çalışmalarından söz etmek istiyorum.

1.    Ormanlar canlı hayatının, biyolojik çeşitliliğin garantisidir.

Biyolojik çeşitlilik ise hayatın, neslin devamının garantisidir. Dünyamız muhteşem bir denge ile var edilmiştir. Bütün canlı ve cansız  varlıklar bir denge ile birbirine bağlıdır. Sistemden birinin ayrılması bütün dengeyi alt üst edebilir. Araştırmalara göre en küçük bir organizmanın kaybolması onunla bağlantılı en azından 20 organizmanın varlığını tehlikeye atmaktadır.

Yeryüzünde var olan bitki ve hayvan türlerinin önemli bir kısmı ormanlarda yaşamaktadır. Avrupa Çevre Ajansının bir raporunda da belirtildiği üzere “ormanları korumadan biyolojik çeşitliliği korumak”  mümkün değildir.

Üç kıtanın birleştiği bir konumda yer alan Türkiye bir çok farklı tür ve habitatın bir arada bulunduğu en önemli bölgelerden biridir. Tüm dünyada belirlenen 37 fito-coğrafik bölgeden 3’ ü Türkiye’de kesişmektedir. Bugüne kadar ülkemizde; alt tür, varyete ve hibritlerle birlikte  3504’ ü endemik olmak üzere 10 bin 765  bitki  türü tanımlanmıştır. Tüm Avrupa kıtasında yaklaşık 12.000 bitki türünün varlığı dikkate alındığında ülkemizin biyolojik çeşitliliği daha iyi anlaşılacaktır.

Ülkemizin sahip olduğu bu muhteşem zenginliğin büyük bir kısmı ormanlarda hayatiyetini devam ettirmektedir. Bu bakımdan ormanların korunması, geliştirilmesi demek canlı hayatının varlığını idame ettirmesi demektir.

2.    Ormanlar küresel ısınmanın panzehiridir.

Günümüzün en önemli problemlerinden birisi olan iklim değişikliğinin veya diğer bir ifadeyle küresel ısınmanın ana nedeni atmosferdeki karbondioksit fazlalığıdır. Karbondioksitin ana kaynağı ise sanayi faaliyetleri ve fosil yakıtlardır. Ülkeler sanayileştikçe, gelişmişlikleri arttıkça atmosfere saldıkları karbondioksit de artacaktır.

11-12 Aralık 2008 tarihlerinde toplanan  Liderler zirvesinde Avrupa Birliği; atmosfere saldıkları karbondioksit miktarını 1990 seviyesinin dikkate alınarak %20 oranında düşürülmesine karar vermişlerdir. Diğer bir ifadeyle daha önceden aldıkları kararları teyit etmişler ve Almanya Başbakanı bunun aması maması yoktur, kesinlikle uygulanacaktır demiştir.

Günümüzde kişi başına atmosfere salınan karbondioksit miktarı yıllık olarak ABD’ de 20 ton, Avrupa Birliği ülkelerinde 15 ton iken ülkemizde 5 ton civarındadır. Gelişme devam edeceğine göre salınımdaki artış da devam edecektir.

Bu durumda yapılması gereken en mantıklı iş “karbon yutaklarının arttırılması” ve “mevcut yutakların durumlarının iyileştirilmesidir.

Ormanlar dünyadaki en önemli karbon yutaklarıdır. Küresel karbon dioksitin yarısına yakın kısmı ormanlarda tutulmaktadır. Basitçe değerlendirdiğimizde ağaçlar karbon depolarıdır. Bildiğimiz odunun yarısı karbondan oluşur. Ağaçlar atmosferdeki karbondioksiti alır, depolar, fotosentez yolu ile dışarıya oksijen verir.

O halde yapılması gereken işleri üç ana çerçevede birleştirebiliriz. Bunlar;

  1. Mevcutlarının yangına, yerleşimlere, usulsüz yararlanmalara karşı korunması, sürdürülebilir şekilde işletilmesi
  2. Durumlarının İyileştirilmesi
  3. Ağaçlandırmalar yolu ile orman varlığının arttırılması,

Mevcut Ormanların Korunması ve Sürdürülebilir Şekilde Yönetilmesi

Ormanlar canlı varlıklardır.

Tohum olarak doğar, fidan olur büyür, gençlik çağlarını yaşar, yaşlanır ve yerini yeni jenerasyona bırakır.

Bu süre zarfında bizlere düşen ormanların hayatını en iyi şekilde sürdürmesine destek olurken, diğer taraftan bir doğal kaynak olarak en iyi şekilde işletmek ve halkımızın istifadesine sunmaktır.

Yangınlar

Ormanların korunması deyince aklımıza doğal olarak orman yangınları gelmektedir.

Sayın Milletvekilleri,

Şunu net bir şekilde ifade edebilirim ki; Türkiye orman yangınları ile mücadelede dünyanın en başarılı ülkelerinden birisidir. Orman yangınları bir taraftan bir doğal afettir. Ne kadar tedbir alırsanız alın bazen tabiatla başa çıkmak imkânsız hale gelir ama bu konuda Orman Genel Müdürlüğü fevkalade başarılı bir çalışma yürütmekte, yangına yüreği ile müdahale ederken diğer taraftan bu konuda kullandığı teknoloji ile de hem ülkemizde, hem de dünyada ses getirmektedir.

Nitekim “Yangın Yönetim Bilgi Sistemi” ile Orman Genel Müdürlüğü 2008 yılı e-Türkiye yarışmalarında birincilik ödülü almıştır. Yine ormanların bilgisayarlı kameralarla takibi konusunda TUBİTAK ve Bilkent Üniversitesi ile birlikte geliştirdiği sistem ve yazılıma birçok ülke talip olmuştur.

Ayrıca bu sene Antalya’ nın Serik ve Taşağıl ilçelerini etkileyen ve yaklaşık 15.000 hektar ormanlık alana zarar veren orman yangınını takip eden çalışmalarda, yeni bir yaklaşımla “Yanan Alanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Orman Tesisi-YARDOP Projesi” hayata geçirilmiş, tüm gelişmeler halkımız ve sivil toplum örgütleri ile paylaşılmış, Orman Genel Müdürlüğüne ait www.ogm.gov.tr isimli web sitesinde duyurulmuştur. Bu konudaki paylaşımcı yaklaşımı, şeffaflığı ve kendine güveni için kurum olarak Orman Genel Müdürlüğünü tebrik ediyorum.

Bu sahada; Milletimizin iradesinin vücut bulan hali olan Türkiye Büyük Millet Meclisi için oluşturulan “TBMM 42. Dönem Milletvekilleri Ormanı” tarafımızca büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır.  Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu tarafından Sayın Milletvekillerine takdim edilen  ve adımıza fidan dikildiğini belirten belgeler ve ekindeki bilgiler tarafımızdan büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır. Bu âlicenaplığı için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

2/B Konusu

Öncelikle şunu ifade etmeliyim. AK Parti Hükümetleri zamanında ormanlardan bir metre alanda kanunsuz yerleşim olmamıştır. Ancak önceki dönemden kalma problemlerin çözümü şarttır. Bu konuda ilgili Bakanlıklarımız ve Kurumlarımız çalışma yürütmektedir.

Aslında bu konuda parlamento altında bir uzlaşma sağlanmış gibidir. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Sayın Deniz Baykal 12 Aralık 2008 tarihli gazetelerde yer alan bir beyanında; 2/B konusunun CHP’ nin parti programında yer aldığını ifade etmiştir.

Üretimin Arttırılması

Ormanlar dünyada genel olarak azalmakta olmasına rağmen ülkemizde artmaktadır. Son 30 yıl içerisinde ormanlık alanımızın büyüklüğü 20,2 Milyon hektardan 21,2 Milyon hektar büyüklüğe yükselmiş ve orman alanımız 1,0 Milyon hektar artmıştır. Diğer taraftan son 30 yıl içerisinde ormanlarımızdaki ağaç serveti miktarı 936 Milyon metreküpten 1.288 Milyon metreküpe yükselmiş ve ağaç servetimiz 352 milyon metreküp artmıştır.

Ormanlar, ağaçlar canlı varlıklardır ve büyüme yaparlar. Ülkemiz ormanlarında yıllık büyüme miktarı 36 milyon metreküp civarında iken bunun 16 milyon metreküpü ormandan çıkarılmaktadır.

Büyüyen kısmın bir miktarının ormanda bırakılması ormandaki doğal hayatın devamlılığı, biyolojik çeşitliliğin desteklenmesi açısından önemlidir ancak; çevre kirliliği açısından en zararsız, yaşam kalitesi açısından en uygun ürün olan  ahşap kullanımı  teşvik edilmeli, bunun için de üretim arttırılmalıdır.

Bu konuda Orman Genel Müdürlüğünün cesur adımlar attığını görmekten mutluluk duyuyorum.

Durumlarının İyileştirilmesi-Rehabilitasyon

Ormanların kendilerinden beklenen fonksiyonları yerine getirmesi öncelikle kendi sağlıklarının yerinde olması ile mümkündür. Ülkemiz ormanlarının bir kısmı; asırlardır süren aşırı kullanım, iklim ve arazi şartları nedeniyle sağlığını, verimliliğini kaybetmiştir.

Orman Genel Müdürlüğünce ormanların yeniden sağlığına kavuşturulmasına, yetişme yeri şartlarının iyileştirilmesine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. “Bozuk Orman Alanlarının Rehabilitasyonu” çalışması ile ormancılığımıza yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Ağaçlandırma çalışmalarının bir alt unsuru olarak tanımlayabileceğimiz “rehabilitasyon” uygulaması ile;

  • Doğaya yakın ormancılık,
  • Lokal türlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması esas alınmaktadır.

Orman Varlığını Arttırma- Ağaçlandırma Seferberliği

Ülkemiz dünya genelinde en fazla ağaçlandırma yapan ülkelerden biridir. Verilere baktığımızda AK Parti Hükümetleri zamanında ağaçlandırma çalışmalarına büyük bir hız verildiği görülecektir. 1997-2002 yıllarını kapsayan beş yıllık dönemde yıllık ortalama 70.000 hektar alanda ağaçlandırma yapılmışken bu rakam 2003 yılından itibaren sürekli artmış olup 2008 yılında 420.000 hektara ulaşmıştır.

2008-2012 yıllarında uygulanacak olan  ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ ın talimatı ile yürürlüğe giren  “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Seferberliği Eylem Planı” ile 2 milyon 300 bin hektar alanda ağaçlandırma, rehabilitasyon, erozyon kontrolü ve mera ıslahı çalışması yapılacaktır.

3. Ormanlar en zararsız ve yenilenebilir enerji kaynağıdır.

Çok eski değil, yaklaşık 100 sene öncesine baktığımızda, petrol henüz bu kadar yaygınlaşmamış iken, odun insanlık için birincil enerji kaynağı idi. Bugün bile dünyanın özellikle fakir ülkelerinde odun ısınma ve pişirmede birincil enerji kaynağıdır.

Günümüzün en önemli enerji kaynakları “fosil yakıtlar” olarak da ifade ettiğimiz petrol, kömür ve doğal gazdır. Ancak;

  • Fosil yakıtların küresel ısınmanın ana nedeninin olduğunun anlaşılması,
  • Kaynakların tükenmeye yüz tutması,
  • Fiyatlardaki aşırı artış ve düzensizlikler,
  • Kaynakların belli ülkelerde birikmesi nedeniyle dünya ülkeleri yeni enerji kaynakları araştırma yoluna gitmişler, alternatifler geliştirmişlerdir.

Ülkemizin enerji ihtiyacında tamamıyla dışa bağımlı olduğu ve yıllık ortalama 50 milyar $ ödediği dikkate alındığında mümkün olan her fırsatın değerlendirilmesi zarureti daha iyi anlaşılacaktır.

Geliştirilen  alternatif enerji kaynaklarından birisi de “biyoenerji”dir. Bu manada tarım ürünlerinden ve odundan biyoenerji üretimi önem kazanmaktadır. Gıda kıtlığına neden olması tehlikesi ile tarım ürünlerinin biyoenerji üretiminde kullanılması tartışılırken dikkatler “yenilenebilir ve temiz enerji kaynağı” olarak oduna ve ormanlara çevrilmektedir. Zaten tüm dünyadaki biokütlenin %90’ ı ormanlarda bulunmaktadır.

11-12 Aralık’ ta toplanan Avrupa Birliği Liderler Zirvesinden; bütün enerji ihtiyacının %20’ sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi kararı çıkmıştır.

Bir çok Avrupa Ülkesi şimdiden bu amaca ulaşmış durumdadır.  Özellikle İsveç, Finlandiya, Almanya, Avusturya, Kanada ve ABD gibi ülkeler geliştirdikleri teknolojiler sayesinde odunu değişik şekillerde işleyerek ısınmada, hatta elektrik enerjisi üretiminde kullanmaktadırlar. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olan ve oldukça güçlü sanayi tesislerine sahip olan İsveç’ in Poznan’ da yapılan iklim konferansında dünyayı en az kirleten ülke seçilmesinin nedenlerinden birisi de “temiz ve yenilenebilir enerji” kaynağı olarak biokütleyi kullanmasıdır.

2007 yılında toplanan Avrupa Orman Bakanları; orman ürünlerinin, üretim artıklarının, özellikle yangına hassas bölgelerdeki diri örtünün enerji üretiminde kullanılmasına dair bir karar almıştır. Bu kararın hayata geçirilmesinin yangın riskini de azaltacağı bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan yerleşim yerlerine uzak, orman varlığı açısından zengin  köylerimizden başlamak üzere bazı alanların elektrik enerjisi ihtiyacını küçük çaplı odun santrallerinden karşılamak mümkündür.

Ülkemizin en köklü kurumlarından birisi olan Orman Genel Müdürlüğünün bu konuda da çalışmaya başladığını memnuniyetle müşahede ettim. Kasım ayında kuruma yaptığım bir ziyaret esnasında, Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, ilgili diğer Genel Müdürlükler, Üniversite ve Özel sektör temsilcilerinin katılımıyla yapılan bir toplantıya iştirak etme fırsatı buldum. Bu çalışmaların en kısa zamanda tamamlanmasını, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ve TUBİTAK’ ın da bu gayrete destek olmasını diliyorum.

4.    Ormanlar kırsal kalkınmanın temelidir.

11 Aralık 2008 Perşembe tarihli Hürriyet Gazetesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mehdi Eker’ in bir beyanı vardı. Köşe yazarı Şükrü Küçükşahin ile yaptığı görüşmede Sayın Bakan,  etkilerini hissetmekte olduğumuz krizden tarım sektörünün karlı çıktığını anlatırken, tarımla ilgili bu zayıf görüntünün nereden kaynaklandığının sorulması üzerine şunları söylüyordu:

“Tarım sektöründe sorun çiftçi değil, kırsal alandaki yoksul köylü. Çiftçi destekle iyi bir noktaya gelmiş diyebiliriz. Bir milyon yüzbin çiftçiye yedi milyar YTL zirai kredi dağıtıldı. Geri dönüş oranı %97’ nin üzerinde. Bu da işlerin iyi gittiğinin göstergesidir. Ama tarım alanı az, hayvanı sınırlı olan köylüye ne kadar destek verirsen ver kendisine yetmiyor. Tarım sektörünün olumsuz görüntüsü buradan kaynaklanıyor.”

Gerçeği bu kadar net ifade eden Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Sayın Bakanın “kırsal alandaki yoksul köylü” şeklinde ifade ettiği kesim ormancıların tabiriyle “orman köylüsüdür”.  Tarım ve hayvancılığın mümkün olmadığı bu yerlerde yapılacak en güzel şey ormancılıktır.

  • Ormanı mevcut olan yerlerde yeni teknolojiler ve metotlar geliştirilerek verim arttırılmalı, köylünün yaşam kalitesi desteklenmelidir. Odunun enerji üretiminde kullanılması ve zamanla bu köylerimizin enerji satar hale gelmesi ulaşılmaz bir hayal değildir.
  • Dünyada ekolojik turizm gittikçe yaygınlaşmakta ve önemli bir sektör haline gelmektedir. Doğal kaynaklar etkin şekilde kullanarak yerli ve yabancı turistlerin hizmetine açılması mümkündür.
  • Üst havzalarda yapılacak ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları; yağmur ve eriyen kar sularını sel haline gelmeden zapt edeceğinden alt havzalarda bulunan barajların, yerleşim alanlarının, alt yapı yatırımlarının sigortası işlevini görür. Buralarda yapılacak çalışmalara bence “ülkenin sigortalanması” gözüyle bakılmalıdır.

 

Sayın Bakan,

Değerli üyeler,

Paylaşacak çok şey var şüphesiz ama zamanımız da kısıtlı. Ben Orman Genel Müdürlüğüne ve Çevre ve Orman Bakanlığımıza yaptıkları güzel hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor, 2009 yılı bütçelerinin hayırlı olması dileğiyle,

Siz değerli heyete saygılarımı sunuyorum.

Geleceğe GÖNDERiler

Geleceğin, kişilerin hayalleriyle ve yaptıklarıyla şekilleneceğinin farkındayız. Herhangi bir şeyi daha iyiye götüreceğine inandığınız bir düşünceniz mi var? Herhangi bir konuda yeni bir fikriniz mi var? “Buldum” dediğiniz bir şey mi icat ettiniz? Heyecanınızı yürekten paylaşıyoruz. “Geleceğe GÖNDERi”lerinizi bizimle paylaşın, destek olalım! Lütfen görüş ve önerilerinizi gonder.carfu@gmail.com eposta adresi ile bizimle paylaşın. Köşe Yazıları bölümünde yazı […]